StatCounter

##################################################### #####################################################

11 Haziran 2010 Cuma

Röportaj: Dost Can Deniz - Master Certified Coach, MareFidelis Koçluk & Danışmanlık Kurucusu

MareFidelis’in kurucusu ve baş danışmanı olan Dost Deniz, Uluslararası Koçlar Federasyonu ICF’in en yüksek akreditasyon seviyesi olan Master Certified Coach derecesini alan Türkiye’deki ilk, dünyadaki 625 kişiden biridir. Aynı zamanda bir çok danışman, koç ve terapist yetiştirmiş olan ABD’deki Gestalt Institute Of Cleveland, Organizations & System Development Center’ın öğretim görevlilerindendir. Aynı zamanda Türkiye’de bağımsız olarak ICF onayı alan ilk eğitim programı olan Eurasian Gestalt Coaching Program’ın kurucuları ve liderlerindendir. ABD’de, Kanada’da, İsrail’de ve Türkiye’de profesyonel koç ve danışmanlar yetiştiren Dost Deniz, Türkiye’nin en deneyimli koçlarından biridir. Dost Deniz’in ilk kitabı “Cesur Sorular” Kasım 2003’te yayınlanmış ve şu ana kadar beş baskı yapmıştır.

 Türkiye’de koçluk nasıl algılanıyor? Şirketlerin, yöneticilerin koçluğa bakışı nasıl?

Türkiye’de koçluk, artık ilk emekleme dönemini geçmiş durumda ve hızla kurumların, özellikle de üst düzey yöneticilerinin gelişimi için kullandığı araçların arasındaki yerini almakta. Şu anda Türkiye’deki en büyük yerel ve yabancı şirketlerin, büyük grupların hemen hepsi az veya çok, koçluktan yararlandı, yararlanıyor veya yararlanmayı planlar durumda. Bazı firmalar tüm orta ve üst düzey yöneticilerini kapsayan koçluk programları yaptılar, diğerleri tepe yönetim takımları için takım koçluğu hizmetinden yararlanıyorlar. Bu açıdan baktığımızda şirketlerin koçluğa bakışı olumlu. Tabi ki bu gelişim müdahalesi, sınırlar, beklentiler, olasılıklar gibi tüm boyutları ile tanınıyor demek hala mümkün değil, ancak satın alıcılar hızlı bir şekilde öğreniyorlar ve beklentilerini ve süreçlerini netleştiriyorlar.

Aynı şekilde yöneticilerin arasında da koçluğun yıldızı yükseliyor. Daha önce koçluk daha çok düzeltici bir müdahale şeklinde görülüyordu ve koçluk alması önerilen yöneticinin “neden diğerleri değil de ben?” şeklinde bir tepki verdiği durumlarla sık karşılaşıyorduk. Son dönemde koçluk daha çok gelişime yönelik, kurumların yatırım yapmak istedikleri, yüksek potansiyelli ve/veya kritik pozisyonlardaki yöneticilerine sunduğu bir hizmet haline gelmeye başladı. Bunun da etkisi ile artık genellikle koçluk almayan yöneticiler “neden ben de değil?” diye sormaya başlıyorlar. Bu açıdan koçluğun yıldızı yöneticiler arasında da yükseliyor.




 Sizce koçluğun en etkili olduğu alanlar/durumlar nelerdir?

Koçluk, tüm çevresindeki auranın özüne inerseniz en nihayetinde bir öğrenme ilişkisi, hem de danışanı, öğreneni merkezine oturtan ve onun kişisel ihtiyaçlarına odaklı olarak gelişen bir öğrenme ilişkisi. Tabi ki hedeflerimize ulaşmamıza da destek olmak amaç, ama bunu yaparken kendimle, dünyayla, ve ikisi arasında kurduğum ilişki ile ilgili hiç bir şey öğrenmiyorsam, o zaman koçluğun ve öğrenmenin özünde olan kişinin kendi başına sonuç üretir hale gelmesinden çok yeni tür bir bağımlılık da yaratmış olabiliriz. O açıdan her öğrenen odaklı öğrenme ilişkisinde olduğu gibi kişinin öğrenmeye en açık olacağı ve en azından bir öğrenme ihtiyacı olasılığının ortaya çıktığı dönemler en verimli durumlar bence. Bu, yeni bir pozisyon, yeni bir ortam, yeni ve daha zorlu hedefler, daha önce elde edilen başarıların, tatminin veya sonuçların elde edilememesi, vb. gibi durumlar olabilir, çünkü bu durumlar yeni farkındalıkların oluşması için ciddi potansiyel oluşturan durumlar. Ayrıca yeni ve çarpıcı geri bildirim de koçluk çalışmasının etkinliğini çok arttıran bir durum.

 Türkiye’deki ilk koçlardan birisiniz, koçluk mesleğinin Türkiye’deki gelişimi sizce nasıl
olacak? Bir başka deyişle “koçluk” nereye gidiyor?

Koçluk nereye gidiyordan öte, belki de soru koçlar nereye gidiyor olmalı. Türkiye’de kurumsal alanda koçluğa merak ve ilgi ciddi biçimde artıyor, daha önce dediğim gibi. Ciddi bir talep var. Öte yandan kendisine müşteri bulamayan birçok koç var ve koçların sayısı hızla artıyor. Bu çelişki de zaten mesleğin şimdiki ve gelecekteki durumunu da gözler önüne seriyor. Talep ve arzın kesişim kümesinin bu kadar küçük olmasının en önemli nedeni, bence kendini müşterilerin beklediği düzeyde kendini geliştirmiş koçun olmaması. Birçok koçun, gelişim stratejisini sadece bir eğitim programına katılmakla sınırladığını görüyorum ki, bu bence daha işin başlangıcı. Bu gelişim, sadece koçlukla ilgili gelişimi de içermiyor, hangi mesleği icra ederseniz edin, zemininiz ne kadar geniş ve zenginse etkinliğiniz o kadar fazla olacaktır. Aynı şekilde koçların kendi kişisel gelişimleri de çok önemli tabi ki. Tüm bu açılardan, mesleğin geleceğini de bu açıdan koçların bu meslekle ne yapacağı belirleyecek. Kendini devamlı geliştiren, hem mesleki hem de kişisel olarak gelişimi her zaman ön planda tutan, buna yatırım yapan koçlar, eğer yeterince de mesleğe girişteki zorluklara dayanırlarsa kalıcı olacaklar, diğerleri maalesef bir kaç yıl içinde başka iş kol ve dallarına geçmek durumunda kalacaklar.

 Kimler koç olmalı ya da olabilir? Dünyada kabul görmüş çeşitli ekoller var. Bunlardan
birinden sertifika almak (iyi) bir koç olmak için yeterli mi? Neler yapılmalı?

Bir önceki soruda biraz yanıtlamaya çalıştım, ama daha detayına girelim. Kendimden hareket edeyim. Ben kimi kendime koç seçerim diye düşünürsem, bir kere bu kişinin benimle çalışırken standart bir koçluk metodolojisindeki adımları izlemek yerine benimle beraber, benim düşünsel ve duygusal sürecimi izlemesi ve bana yaptığım seçimlerle ilgili farkındalık kazandıracak düzeyde bilgi, tecrübe, gözlem yeteneği ve farkındalığa sahip olmasını beklerim. Ayrıca, çalışırken acaba odak için, ilgi için, onay için, kendini iyi hissetmek için beni mi destekliyor, yoksa benimle mi yarışıyor? Onun müşterisi olarak onun duygusal ihtiyaçlarına da hizmet etme baskısı hissediyor muyum üzerinde? Yani bana ihtiyaç duymayacak kadar kendini geliştirmiş mi? Bu basit duyulmakla beraber, düşünürseniz hemen hepimizin düştüğü tuzaklardan birisi. Ayrıca paylaştığım konularla ilgili gerekli dili biliyor mu? Yani benim konumu uzmanı olmasa bile, içinde bulunduğum sistemi ve tüm bu sistemin nasıl çalıştığını, değerleri, vb. biliyor mu veya öğrenmeye istekli mi? Kabul görmüş ekollerden eğitim almak önemli, ama maalesef o eğitimlerden hiç biri yukarıdakileri kendi başlarına veremiyorlar. O eğitimler sadece işin başlangıcı. Ancak ustalığa giden yol çok daha uzun, çok boyutlu ve karmaşık.

 Koçluğa tüm dünyada neden ilgi bu kadar arttı? Bu yeni bir ihtiyaç mı? Türkiye ile dünyayı karşılaştırabilir misiniz?

Bunu en güzel David Rock anlatıyor makale ve kitaplarında. Bu ilginin artmasının temel nedeni beynin nasıl çalıştığı ve öğrenmenin nasıl gerçekleştiği ile ilgili. Nöropsikologların yaptığı araştırmalara göre beyinde öğrenmenin, yani yeni ve kalıcı nöron ağlarının oluşması için 4 şeye ihtiyaç var. Bunu İngilizce baş harfleri ile ARIA diye kısaltmışlar: Odak (Attention), derin düşünme (Reflection), çıkarımda bulunmak (Insight) ve eylem (Action). İnsan ancak belli bir konuya odaklanır, deneyimleri üzerinde düşünür, yeni çıkarımlarda bulunur ve bunlarla ilgili yeni deneyler yapar ve sürecin başına dönerse, kalıcı öğrenme gerçekleşiyor. Koçluk da insanoğlunun bulduğu diğer öğrenme yöntemleri içinde bunu en iyi fasilite eden yöntem, onun için de hızla yayılıyor. Türkiye’nin de çok geride olduğunu düşünmüyorum. Eğer ICF sertifikalı koçlar bir kriterse ülkemizde 3 adet MCC ve bunun yaklaşık 2 – 3 katı PCC var. Bu birçok çevre ülkeden yüksek. Tabi ki koçluğun daha önce başladığı ABD ve batı Avrupa’nın altında, ama yine de fena bir yerlerde olmadığımızı düşünüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder